Bazı geceler kabuslar görüyorum. Her seferinde başka bir yerde sıkışıp kalıyorum ve onlar geliyor. Bazen bir mağaradayım bazen kayalıkların arasında. Seslerini duyuyorum, yaklaşıyorlar. Çok korkuyorum. Kalbim yerinden çıkacakmış gibi geliyor. Sonra gözüküyorlar. Peşmerge kıyafetlerini, şalvarlarını ve elerindeki tüfekleri görüyorum. Elim tetiğe gidiyor ama tetiği çekemiyorum. Nişan alıyorum, tüfeğimin emniyetini açıyorum ama olmuyor tetik sıkışıyor sanki. Bir milimetre bile kımıldamıyor. Ve silahlarını bana doğrultuyorlar. Tetiği çekmeye çalışmaktan vazgeçiyorum. Onlara bakıyorum sadece ve rahatlıyorum o an. Şehit olacağım aklıma geliyor. Gülümsüyorum onlar tetiğe basarken.. Bu rüyalar aslında kabus değil sanırım. Kabuslar da korkuyla uyanırsın. Ben ise uyandığımda huzurlu oluyorum. Hem ölmek artık o kadar korkutucu gelmiyor. Anneme, babama kavuşacağımı biliyorum öldüğümde. Belki şehit olursam onları gördüğümde benimle daha çok gurur duyarlar. Burada Hakkari Dağ Komando Tugayı'na bağlı Üzümlü karakolunda yetmiş kadar asker var. Biz iki tim olarak dün geldik. Gündüzleri uyuyor geceleri ise Irak sınırımdan içeri sızarak karakola olabilecek herhangi bir baskına karşı pusu kuruyoruz. Burası şimdiye kadar üç kere saldırıya uğramış. Bizim buraya geldiğimizi ne korucular ne de yakınımızda bulunan Üzümlü köyündekilerin haberi var. Zaten onlara kimse güvenmiyor. Diğer saldırılarda köylülerin PKK'lılara destek verdiklerini düşünüyorlar. Dağların bembeyaz bir yorganla örtülmüş olduğu bu topraklarda insan sırtının dayadığı arkadaşından başka kimseye güvenemiyor. Belki de güvenmemeli. Bu yazdıklarımı kendime postalayacağım. Askerden sonra yalnızlığıma geri döndüğümde, posta kutumda görmek istiyorum bu kelimeleri. Belki o zaman daha iyi anlarım savaşsız, kansız yaşayabilmenin değerini. Bu gün burada düşündüğüm tek şey bu karakolu korumak. Ülkemi simgeliyor bu karakol benim için. Artık daha fazla şehit verilmesini istemiyorum. Benim ailem öldü ama buradakilerin annesinin ağlamasını istemiyorum. Burada kış çok çetin. Kar üç metreden fazla. Bazen bu akıl almaz beyazlığın beni yutacağı hissine kapılıyorum. Dağlar, kar denizinin dev dalgaları gibi. Çok büyükler. İnsan onların eteklerinde kendini savunmasız hissediyor. Bir toz zerresi gibi. Çok uykum var. Bu geceki devriye için biraz dinlenmeliyim. 12 Aralık 1993 / 10 : 30
Uyuyamıyorum. Yatakta dönüp durdum saatlerce. Bu savaşı düşünüyorum. Daha sekiz ay önce İstanbul sokaklarında dolaşıyordum. Askerlik umurumda bile değildi. En fazla günde iki-üç kilometre koşacak birazda eğitim yapacaktım. Komutanlarda fırça yiyecek ve en sonunda şafak defterimde karalanacak gün kalmadığında hayatıma geri dönecektim. Bu gün ise bunlar çok uzak hayaller gibi. İnanması çok zor geliyor. Girdiğim onca çatışma... ve ölüm... Kemal... Başını kaldırmasaydı şimdi yan ranzada uyuyor olacaktı ve ona saçma sapan şakalar yapmaya devam edecektim. Kemal cansız yanıma düştüğünde sanki üzerime dağlar devrildi. Ben altlarında kaldım, ezildim… Kımıldayamadım. Ona dokunamadım. Mevzide yanımda yatıyordu. O düşünce silah sesleri durdu, mermiler havada aslı kaldı sanki. Ağlayamadım. Ama o gün bıraktım o soysuzlara acımayı. O çatışmada sadece Kemal'i kaybettik. PKK'lılardan ise beşi ölmüştü. Cesetlerinin üzerine hücum yeleğimdeki tüm şarjörleri boşalmak isterdim. Belki yapabilirdim de. Kim bana bir şey diyebilirdi ki? Beni divanı harbe mi verirlerdi. Sadece bir sigara yakabildim. O gün, orada, o PKK'lıların cesetleri dibinde Kemal'e ağladım....
Aşkını, arkadaşını, ailesini her şeyini kaybetmiş bir askerim. Tek bulduğum şey savaş. Bu kadar kaybedişten sonra kendimi bulmaya çalışmak saçma geliyor. Hayatta kalın, diyor komutanlar. Ölmeyin. Sakın ölmeyin. Düşmanlar ise dışarıda bir yerdeler. Bize saldırmak için fırsat kolluyorlar. Gayri nizami savaşıyorlar. Vuruyor, bize kaybedilenler bırakıyor ve kaçıyorlar. Bundan bir kaç ay önce Uzunsırt karakoluna saldırdılar. En büyük kayıp emniyet timinde oldu. Sekiz asker şehit düştü. Ama insanı çileden çıkartan koruculardan birinin anlattıklarıydı. 10-12 PKK'lı emniyet timindeki askerleri şehit ettikten sonra şehitlerin başında halay çekmişlerdi. İnsan böyle şeyler duyduktan sonra duyduğu öfke ve kin dayanılmaz oluyor. Ben askerliğim boyunca bizi yüreklendirmek ve savaşma şevkimizi arttırmak için sarf edilen bir çok söz duydum. Çoğu arkadaşım gibi bana da bu sözler saman alevi etkisi yaptı. Bir anlığına parladık.. Fakat Uzunsırt karakolu ve bunu gibi olaylar bize korkunç bir intikam duygusu bıraktı. İnsan intikamını aldığı zaman rahatlar. Oysa burada yaşanan her duygu insanın ruhuna bir çentik açıyor. Uyumak istiyorum. Başaramayacağımı bilsem de uyumaya çalışmalıyım. Yarın biraz daha yazacağım ve belirli aralıklarla bu yazıları kendime postalayacağım. Yani uzun zaman sonra bunları ben okuyor olabilirim. İnsan, kendine ne der böyle bir durumda? Sıkma canını bak her şey geçti, evine dündün ve posta kutunda bu mektupları buldun, rahatla mı demeliyim? Bu yazıları okuyan ben, bilmeyecek mi orada, o dağlarda, kendine veya başkasına yazılar göndermeye hazırlanan başkaları olduğunu? Bir şiir yazacağım. Sonra uyuyacağım.
Aynı Tarih 12 Aralık 1993 / 15 : 45
-Son-
9 Aralık 1993 tarihinde iki Jandarma Özel Harekat Komando timi aldıkları emir üzerine çok gizli bir şekilde Üzümlü Karakoluna girdi. Amaçları dağa önce üç kere saldırıya uğrayan bu karakolda bulunan askerlerin güvenliğini daha fazla arttırmaktı. Bu iki tim gündüz karakolda istirahat edip gece karakolun altından Kuzey Irak'a girerek her gece başka bir yerde pusu kurmakla görevlendirildiler.Bu iki timin varlığından, asker dışında ne karakol yakınındaki Üzümlü köyünün nede korucuların haberi vardı. Timler Üzümlü'deki üçüncü akşamında, 12 Aralık 2003 saat 21 : 00'de pusu kurmak için karakoldan hareket edip Kuzey Irak'a yürüyüş halindeyken, Üzümlü Karakolu'na saldırmak için yaklaşan PKK gurubu ile karşı karşıya geldiler. İlk darbeyi timler vurdu. Fakat silah seslerinin duyulmasından 15-20 dakika sonra, Üzümlü köyünden karakola saldırı başladı. Köyden gelen ateşler, her şeyin PKK'lılarca planlandığı gibi gittiğini sanıp, hem yaklaşmanın, hem sızmanın tamamlanıp da saldırının başladığını düşünen, köydeki korucu ve milisler tarafından açılmıştı. Bu karakola daha önceleri yapılmış olan saldırılar da bu şekilde olmuş, Kuzey Irak'tan 100-200 kişilik PKK gurubu gelmiş, köydekilerle de birleşince 200-220 militanlı PKK gurubu saldırıyormuş gibi kıymetlendirilmişti. 12 Aralık 1993 gecesi maskeleri düştü. Sabah köyde tek bir kişi bulunamadı. Hepsi kaçmıştı. Komanda timlerinden biri astsubay çavuş dördü komando eri beş şehit, doğrudan karakola yapılan atışlarda da bir asteğmen ve bir karakol eri şehit oldu. PKK gurubundan ise 24 terörist o gece, daha sonraki takip operasyonlarında ise 27'si öldürüldü. Bir daha Üzümlü Karakoluna saldırı olmadı. Üzümlü'de 12 Aralık 1993 gecesi saat 21 : 30'da Kuzey Irak'a sızan iki komanda timinde bulunan ve çatışma sırasında şehit olan askerlerden birinin şahsi eşyaları arasında, kendisinin yazdığı şu şiir çıktı:
Olur ya bir çatışmada ölürsem Arkamdan yas tutmayın Bırakın, toprağımda rahat içinde yatayım Bedenimden komandomu çıkarmayın Onlar benim gururumdur Botlarımı çıkarmayın Onlar nice yollar aşacak Şehit olursam sırat köprüsünden geçecek Elimden tüfeğimi almayın O benim namusundur Ölünce mezarıma sembol olacak Yara'mın kanını silmeyin Ahirette hesabı sorulacak Göğsümden kör kuşunu çıkarmayın O benim madalyam olacak Bu şiir Hakkari'deki askeri tesislerin tamamına her şekilde görülebilecek yerlere, özel levhalar üzerine yazılmış,. Hakkari Dağ Komando Tugayı'nın giriş duvarına büyük, pirinç pano üzerine kabartma harflerle yazdırılarak takılmıştır