Abdurrahman isminin 'sırrı' Olay Savcı Abdurrahman Yalçınkaya'nın aile soyağacında ilginç simalar var.
Olay Savcı Abdurrahman Yalçınkaya'nın memleketi Şanlıurfa'daki çalışmalarını sürdüren Vakit, sosyolojik araştırma konusu olması gereken bir soyağacını ortaya koyuyor. AK Parti hakkındaki ilginç iddianamesiyle gündeme oturan Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı Abdurrahman Yalçınkaya'nın doğduğu, delikanlılık dönemine kadar barındığı; ancak sonrasında pek de ilgi göstermediği Şanlıurfa'daki çalışmalarımız esnasında son derece dikkat çekici bir soyağacı tablosuyla karşılaştık.
"Başörtüsünü sadece üniversitelerde serbest bırakma" çabasını, Kur'an-ı Kerim dağıtma faaliyetini, üç-beş çocuğun ilahi okumasını bile "Laiklik karşıtlığına odak olmaya" yoran Başsavcı'nın "ataları", bugün sokağa bile çıkmalarının mümkün olmadığı kıyafetler içinde yaşayan, "Şeriat hükümlerine" sıkı sıkıya bağlı, "tesettür konusunda tavizsiz" âlim zatlar.
Ve son derece dikkat çekici bir nokta: Başsavcı Abdurrahman Yalçınkaya ismini, bölgenin en büyük İslâm alimlerinden, Şeriat otoritelerinden biri olan, Osmanlı Devleti tarafından "Şeriat uygulamalarının" bölge halkına benimsetilmesi için görevlendirilen dedesi Molla Abdurrahman Efendi'den almış!..
VE SİLSİLE... Molla Muhammed Efendi'den başlatacağımız mümtaz silsilede, Kur'an'la, Sünnet'le yoğrulmuş, "ŞERİAT AŞIĞI" mübarek zatlar dikkat çekiyor. Molla Muhammed Efendi, 18. yüzyıl Osmanlısı'nın Urfa yöresindeki manevi dinamiklerinden. Osmanlı tarafından, bilhassa bölgedeki birlik ve beraberliğin muhafazası ve güçlendirilmesi için irşat faaliyetleriyle görevlendirilen Molla Muhammed Efendi'nin vefatından sonra, görev oğlu Kürt Hacali Efendi'ye geçer. Siverek'in Modanlı köyünden Urfa'ya yerleşen Hacali Efendi, Haydariye Medresesi'nde müderrislik, Hızanoğlu Camii'nde de imamlık yapar. Hac farizasını yerine getirdikten sonra, Urfa'ya dönerken Bağdat'ta Nakşibendî Tarikatı şeyhlerinden Mevlana Halid'in (K.S.) halifesi Osman Siraceddîn'e intisap eder. İlmini ve tarikat halifeliğini bu zattan alır. Urfa'ya döndüğünde, bölgenin en önemli İslâm âlimi olarak büyük rağbet gören Hacali Efendi, Hızanoğlu Camii'nde yıllarca imamlık yapar.
özellikle Şanlıurfa'nın Siverek İlçesi'nin tarihinde, özel bir anlamı olan bir zaman dilimi vardır. Bu zaman dilimi, "Büyük Kar Senesi" olarak anılır. Bu dönemde yaşananlar şöyle anlatılır: Hacali Efendi'nin vefat ettiği yıl, evleri görünmez hale getirecek kadar çok kar yağmıştır. Bu yoğun kar yağışından dolayı, yolların tamamı kapanmıştır. Böyle bir günde vefat eden Hacali Efendi'nin mübarek cenazesini defin alanına bu şartlar altında götürmenin mümkün olmadığı anlaşılınca, bölge halkı el ele vererek yolları kardan temizlemiştir. Bu olayın en önemli tarafı, bu temizleme faaliyetine gönüllü olarak Ermenilerin de katılmış olmasıdır. Bu olay, "ŞERİAT" hükümlerine göre amel eden Hacali Efendi'nin, bölgedeki etkinliğini ve gücünü sadece Müslümanların değil, aynı zamanda Ermenilerin de yararına kullandığını ve bu sayede onların da gönüllerini kazandığını gösteren çarpıcı bir misal olarak dilden dile dolaşıyor.
BAŞSAVCI'YA İSMİNİ VEREN DEDESİ MOLLA ABDURRAHMAN EFENDİ Urfalıları yıllar boyunca "ŞERİAT"a davet eden Hacali Efendi, yaşlandığında vazifesini oğlu Abdurrahman Efendi'ye bırakır. Bu devir işlemi, Urfa şer'İ sicillerinin 12 Zilkade 1311-23 Mayıs 1894 tarih ve 206 numaraları kaydında yer almaktadır. (Şanlıurfa Evliya ve âlimleri, Mahmut Karakaş, Şanlıurfa, 1996) Görevi devralan Molla Abdurrahman Efendi de, devrinin en önemli İslâm âlimleri arasındadır. Binlerce Şanlıurfalıya "ŞERİAT" dersleri veren Molla Abdurrahman Efendi, tıpkı dedeleri gibi "ADALET"e bağlılığıyla meşhurdur. Pek çok ihtilaf konusunun kendisine getirildiği ve Molla Abdurrahman Efendi'nin konuyu "ŞERİAT" hükümlerine göre değerlendirdikten sonra, hükmünü verdiği belirtilir. Molla Abdurrahman Efendi'nin çoğu Müslümanlarla, gayrimüslimler arasında vuku bulan ihtilaflarla ilgili hükümlerinin "itiraza" muhatap olduğunun hiç görülmediği, tarafların gönülleri rahatlamış şekilde rıza gösterdiği de özellikle dikkat çekilenlerdendir.
BOYA SANDIĞINI VERMEMEKTE ISRAR EDİNCE, EŞEK SIRTINDA PERİŞAN OLUYOR!... Molla Abdurrahman Efendi'yle ilgili bir hatırayı, Şanlıurfa'da ziyaret ettiğimiz "torunları" şöyle anlatıyorlar: "Rahmetli, Hızanoğlu Camii'nde imamlık yapardı. Vaazları son derece etkili olur, koca bir bölge halkı onun ışığını Kur'an'dan alan tavsiyelerine uyardı. Merhum, Osmanlı tarafından görevlendirilmişti. özellikle, ayyaşlar, kumarbazlar ve İslâm düşmanlarıyla uğraşırdı. Onları himayesine alır, ŞERİAT'ı anlatır, tavsiyelerde bulunur ve Allah'ın izniyle hizaya getirirdi. Bir gün, Mahmut Demirkol denilen bir adamla Boyacı Tahir denilen bir başkası kumar oynuyorlar. Mahmut Demirkol, adamı kumarda fena yapıyor. Boyacı sandığına kadar alıyor. Boyacı Tahir de, 'Be adam, her şeyimi aldın, boya sandığımı bırak bari. Bu sandık olmazsa ben nasıl para kazanırım' diyor ama Mahmut Demirkol 'Kumar borcu namus borcu' gibi laflar ediyor. Durum böyle olunca, Boyacı Tahir Abdurrahman Efendi'ye gidiyor, şikâyette bulunuyor. Olan biteni araştırdıktan sonra durumu anlayan Merhum da, hemen Mahmut Demirkol'a adam gönderiyor ve sandığı geri vermesini emrediyor. Demirkol'a gidip gelen adam, 'Vermeye yanaşmıyor, ben onu hakkımla kazandım diyor' bilgisini getirince, Molla Abdurrahman Efendi, Mahmut Demirkol'un derhal kendisine getirilmesini emrediyor. Demirkol kısa bir süre sonra eşek sırtında, iki büklüm!.. Bir haller olmuş kendisine!.. Aşağıya inmeye çalışıyor, iki büklüm, olmuyor. Eşeğinin üstünde, acı içinde, 'Affet beni' diye bağırıyor. Sandık, sahibine veriliyor. Molla da, kumarbazdan bir daha böyle işler yapmayacağına dair söz alıyor. Böylesine etkili, böylesine adil bir zattı merhum."
ABDURRAHMAN EFENDİ'NİN OĞLU, BAŞSAVCI'NIN DAYISI, İMAM HATİP KURUCUSU ZİYAEDDİN GüNER EFENDİ Molla Muhammed Efendi, Hacali Efendi, Molla Abdurrahman Efendi.. Osmanlı döneminin bu önemli simalarına, o dönemden Cumhuriyet dönemine uzanan bir manevi dinamikle devam edelim:
Molla Abdurrahman Efendi'nin oğullarından, Başsavcı Abdurrahman Yalçınkaya'nın dayısı, Şanlıurfa İmam Hatip'in ilk müdürü, Merhum Ziyaeddin Güner Efendi.
Bir süre müftülük yaptıktan sonra, öğretmen olan ve Şanlıurfa İmam Hatip'te "KURUCU MüDüR" olarak görev alan Merhum Ziyaeddin Güner'i şu anda Türkiye'nin dört bir yanında irşad faaliyeti yürüten talebelerine sorduk. Hocalarının, İslâmî İlimlere vâkıf olduğunu, kendileriyle sürekli olarak Kur'an sohbetleri gerçekleştirdiğini, hem Osmanlı, hem de latin harfleriyle çok güzel yazdığını, sanatkâr bir ruha sahip olduğunu belirten öğrencileri; 'Merhum, mücadeleci bir insandı. Dine, dindarlara diş bileyen çevrelere özellikle tepki gösterirdi. Tesettür düşmanlarıyla mücadelenin farz olduğunu sürekli olarak hatırlatırdı" demeyi de ihmal etmiyorlar.
---------
BAŞSAVCI'NIN DEDESİ MOLLA ABDURRAHMAN EFENDİ'NİN EVLATLARI Ziyaeddin Güner Efendi: (İmam Hatip Kurucusu Vaiz)
Hacali Güner: Refah Partisi'nden Belediye Meclis üyesi
valla süper bi araştırmacı örnegi abla eline sağlık devamını bekliyoruz avsar kamu ou adına tesekkürü borç biliriz senide ayakta alkışlıyoruz saygılarımızla dinar avsar gençliği adına baki coşkun allaha emanet olun allahın selamı üzerinize olsun.