Aziz Avşarlılar… Kader, Yüce Yaratıcı’nın hakkımızda takdir buyurduğu dünya ve ahiret programıdır. Hakkımızda takdir edilmiş senaryomuzdur. Hayat sahnesine adımımızı atmamız ile birlikte bize biçilmiş rolümüzü de oynamaya başlarız ve son nefesimizi verene kadar da devam ederiz. Kader hususunda geniş bilgi isteyenler din alimlerine veya yazılarına baş vurabilirler. Bu hususta daha fazla söz söylemek benim haddime düşmez. Her Avşarlının, kendi kaderini yaşaması yanında, diğerleri ile de paylaştığı ortak kaderi vardır. Günümüzün alimlerinden birisinin “Tekrar dünyaya gelsem, yine sizlerle bir arada olmak, sizlerle beraber çalışmak isterdim” sözü, aslında, bizim için de söylenmiştir. Her birimize sorulsa, alacağımız cevap ta bundan farklı olmayacaktır. Yine büyüklerimiz tarafından söylenen “Kaderine tam olarak inanan insan, kederden emin olur” sözü de bizlere yeni ufuklar açmaktadır. Bizim ortak kaderimizde birlik, beraberlik, sevgi ve hoşgörü tohumları vardır. Biz acı-tatlı günlerimizde, düğün ve cenazelerimizde bir araya gelmeyi başarabilmiş bir toplumuz. Dedikodu, gıybet, haset ve kini çoktan unutmuşuz. Biz Mevlana, biz Yunus gönüllüyüz. Dövene elsiz, sövene dilsiz olma yoluna çoktan girmişiz. Bize bir tokat atana, yüzümüzün diğer tarafını da çeviririz ve “Bunda da bir hikmet vardır.” der geçeriz. Yüzyılların ihmalleri ve yanlışları neticesinde, devletler ve milletlerin küçülüp yok oldukları hepimizin malumudur. Ulu çınar, Osmanlı İmparatorluğu, böyle bir yıkılışa maruz kalmıştır. Bu yıkılışta, başta Sultanlar olmak üzere, yöneticilerin ve yönetilenlerin sorumlulukları hataları olmuştur.. Allah korusun, Avşar’da da huzursuzluk ve sıkıntı oluşursa dağılma ve bir daha toparlanamama gibi tehlikeli sonuçlar ortaya çıkabilir. Sizlere “Öğretilmiş çaresizlik sendromu” denilen iki deneyden bahsetmek istiyorum: Deneylerden birinde bir akvaryuma konulan cam bölme dolayısıyla akvaryumun diğer kısmına geçemeyen balıklar zaman içerisinde, cam bölmenin olduğu yeri bir sınır kabul ederler. Bir süre sonra cam bölme kaldırıldığı halde, balıklar, akvaryumun diğer kısmına geçmezler. Bir başka deneyde ise bir kafesin içine muz konulur. Sonra kafese konulan maymun muza yaklaştığında güçlü bir tazyikli su altında muzdan uzaklaştırılıncaya kadar cezalandırılır. Maymun bunu öğrendiğinde, kafese yeni bir maymun konulur. Yeni gelen maymun muza yöneldiğinde önceki maymun ona saldırır. Ancak tek başına gücü onu engellemeye yetmezse, aynı cezalandırma tekrar edilir. Böylece tazyikli su ve kıdemli maymunun saldırılarıyla acemi maymun da terbiye edilmiş olunur. Bundan sonra kafese üçüncü maymun alınır. Yeni gelen maymun muza yöneldiğinde, artık su tazyiğine gerek kalmaz çünkü önceki iki maymun, yeni geleni döverler. Böylece muz kafesin içinde durduğu halde, maymunlar muza dokunmadıkları gibi içlerinden birinin ona dokunmasına da izin vermezler. Bizde de, buna benzer çaresizlik mi oluşmaya başlamıştır. Yapılan onca güzellikler bir kenara bırakılmak ve bundan sonra yapılmak istenmemekte midir? Yorgunluklar mı oluşmuştur? Ortak kaderlerimizde rollerimizi ne zamana kadar iyi oynamayı düşünüyoruz? Ben, kaderimi seviyorum. Sizlerle olanı da seviyorum.
NOT: Rahmetlik Atıf Kardeşim ile çok hak ve hukukumuz ve kader birliğimiz oldu. Güzel yaşadı ve Rabbine kavuştu. O ve ahirete göçenlerimiz için dua ve Rabbımızın engin rahmetini talep ediyoruz. O’nun dilinden sizlere bir şiir sunmak istiyorum: (Bir gün mezarıma gelirsen eğer / Sessiz duruşuma aldanma sakın. Uzat ellerini toprağa doğru / Göreceksin ellerim, ellerine çok yakın. Asla hüzünlenip gamlara dalma / Yok olup uzaklara gittiğimi sanma. Eller ne derse desin, dikkate alma / Hissedersin bu kalbim, dost kalbine çok yakın. )