Gurbet ve sıla kavramı biz Anadolu insanının bitmez tükenmez acısıdır. Aile yapısı itibariyle hiçbir millette bulunmayan bu haslet, baba ocağında ki insan sevgisi ile yoğunlaşması ve belirli bir olgunluğa erişmesinden kaynaklanır. Yurt sevgisi, vatan sevgisi bu niteliklerimizin bir sonucudur. Fakat bazı nedenlerden ötürü; Ekilecek toprağın yetersiz, çalışabilinecek iş ortamın bulunmaması, Anadolu insanını gurbet ellere mahkum etmiştir. Bu sebeplere bir de yurt dışında çalışma zorluğu eklenince, ayrılığın acısı daha bir koyulaşır. Akşam olduğunda o yaban ellerde bir ezan sesi dahi duymamanın iç sızısı gibi karanlık çöker içinize. İşte bu manada Anadoluluk vardır. Saklarız elin yabanından gizli gizli silerken kirpiklerimizde kalan damlaların emaresini elimizin tersiyle. Kimimiz çobanlık ettiği yaylaları, kimimiz öküz yatağında güttüğümüz sözümüz ona öküzleri. Dibek, döşeme, düldül, ovada inek dana ve beygir güderken geçirdiğimiz günlerimizi düşünürüz. Kimi geride boynu bükük bıraktığı yavuklusunu düşünür. Babalarımızın ezansız geçen bu akşamlarda Avşarda iken derinden çektiği sigaranın dumanı gözümüzün önüne gelir. Anamızın sabah akşam yaptığı o sıcacık tarhana çorbasını getiririz aklımıza. Allah’tan burada Avşarlılar olarak çok haneyizde bir köylümüze rast geldiğimizde o an biliriz ki yalnız değiliz. Yüreklerimizde her şeyi aynen Avşarda-ki gibi paylaşırız. Her ne kadar burada gumlukta oturduğumuz musalla taşı olmasa yada ova yolunda volta attığımız gibi bir yol olmasada tazeleriz anılarımızı hep gurbetten konuşuruz. Zaman tez geçer bu yürek yıpranışlarıyla. Artık ne yardan vazgeçilir ne serden, biz gurbetçilerin aklı bir orada bir buradadır. İki ellerimiz böğrümüzde, çaresiz ve yüzü hep vatana dönük yaşar dururuz gurbet akşamlarını. Nasılda yalnız hissederiz kendimizi böylesine yoğun duygular yaşarken. Bu duygularımızı ne buranın sarışın çocukları anlar, ne de bir türlü kendi kültürüyle yetiştiremedikleri insanları. Ellerimizdeki şakaklarımızın içinde kalan beyin cimnastiğimiz ve gözlerimizdeki nemle yine en koyu akşamları yaşamaya devam ederiz. Buranın ne yeşili yeşildir. Ne ovalarında inek ne dana ne buza ne beygir nede koyun vardır. Bizim oraların mavisini ise asla bulamazsınız, çünkü sürekli yağmur yağar burada. Yağmur sonrası koklarız toprağı ama! Ardıçaltı, ötüyüz, hamıza gediğindeki toprak kokusunu vermez bize buralardaki toprakların kokusu. Velhasıl bizim vatanımızın toprak kokusu gibi değildir. Tezek kokulu avlularının harımların yanından geçerken yada zobi oynardık ya! çok özleriz o günlerimizi. Özlemi yakar köy odalarındaki ve Süleyman aganın Ali aganın kahvede toplandığımız zaman yaptığımız muhabbetlerin tadı. Muhabbetin arasında geçen bir demli çay, hasretiyle tüter burnumuzda. Hele bir de iş dönüşü eve geldiğimizde; Yorgunluğu çöktü mü iş stresinin uyku gözlerimizden akar. Zor atarız kendimizi yatağımıza. Yastığa sarılarak beden yorgunluğunu atmaya çalışırız. Kaç vakittir Sadettin hocamızın okuduğu sabah ezanı vaktinde, aç ve güneş doğmadan düşeriz yaban ellerdeki bu yolların kaldırımlarına. Kaç keşke geçirir, kaç ah çekeriz derinden her bayram sabahında. Bir anı bile çıkmaz aklımızdan o baba ocağında ki günlerimizin bayramlarımızın. Çocuklarımıza yeğenlerimize bayramda alınan pabuçlar ve elbiselerin içimizde bıraktığı sevinçleri hatırladığımızda, hüzünle diğer odada sesli sesli ağlarız. Bir sigara yakıp dumanıyla savrulmak isteriz. Sigaranın dumanı gibi uçup memlekete Türkiye’mize Avşara yurdumuza gitmek isteriz o anda. İşte sevgili dostlar bunlar gerçek anlamda bizlerin yaşadığı hadiselerdir. Baki kalan hoş sadalı bu kubbede hepinizi muhabbetle kucaklıyoruz. Duyduk ki Turhan kardeş gazetedeki görevini Dinardaki arkadaşlarımıza devretmiş. Turhan SAVRAN kardeşimizi de gurbetten vatana aramıza köprü kurduğu, bizlere “Gurbet Köşesi” adı altında yer vererek Güzide gazetemizde yer ayırdığı için teşekkür ediyoruz. Sen bizim kendi döneminizde her zaman gözümüz ve kulağımız oldun. İstedik ki gurbetten hepimiz ortak bir yazı yazalım. Emekleri ve gayretleri için kendisinden Allah razı olsun diyoruz. Bundan sonra gazetemizin İlçemiz Dinardan devam edeceğinden yeni görevi devralan arkadaşlarımıza da hayırlı olsun der başarılar temenni ederiz. Ayrıca Sayın Dernek yöneticilerimize, Muhtarımıza ve İhtiyar heyetinede yaptıkları hizmetlerinden ötürü teşekkür ediyoruz. Tüm köylülerimize de ayrı ayrı selam ve dualarımızı gönderirken birliğimiz ve dirliğimizin ebedi daim olmasını yüce yaradandan temenni eder, hepinize sevgi ve selamlarımızı iletir muhabbetle kucaklarız. Hizmetleriniz daim ve kalıcı olsun.
Bekir ÇETİN-Süleyman ALTINTAŞ-Mahmut TOKER-Selamet AYDIN-Hasan AKSU-Mahmut YÜKSEL-Veli ÖZKÖK-Bahriye ÖZTÜRK-Osman SAĞLAM-Turhan ÇOBAN-Zekeriya TUNCER-Sadık ÖZKAN-Bekir AKPINAR-Ömer AYGÜNDÜZ-Mahmut ÇETİN ve TÜM GURBERÇİLER-ALMANYA/FRANSA