GELECEĞE BAKIŞ KÖŞESİ Hasan ÇOBAN Planlama Uzmanı - ANKARA
MU – MEDENİYETİ
Günümüzde Bilgi teknolojilerindeki gelişmelere bağlı olarak çok yaygın bir şekilde bilgi paylaşımı olmaktadır. Bilgi paylaşımının en yaygın olduğu alanlardan biri de elektronik posta sistemidir. Elektronik posta adresi olanların her gün çok sayıda mesaj aldığı malumunuzdur. Geçtiğimiz günlerde bana gelen mesajlardan birinde bilimin açıklık getiremediği 36 keşif başlığı altında verilen resimler ve yanında açıklayıcı bilgiler vardı. Bu mesajda yer alan resimlerden ve açıklamalarından üçü çok ilgimi çekti. Bunlardan birincisinde, Japonya’nın Yonagun adası yakınında ve denizin 23 metre altında insan yapısı olduğu apaçık belli olan piramitler bulunduğunu, bunların 183 metre genişliğinde, 27 metre yüksekliğinde ve yaklaşık 10.000 yıllık olduğu belirtilmekteydi. İkincisi, Yeni Zelanda’da eski bir uygarlık tarafından yapılan ancak kimlerin yaptığı bilinmeyen düzgün ve büyük taş blokların kusursuz bir şekilde yerleştirilmesiyle yapılan duvardı. Üçüncüsünde ise Lübnan’da bulunan Balbek kenti yakınlarındaki tarihi kalıntılarda her biri 20-25 metre uzunluğunda ve 1000-1050 ton ağırlığında olan ve düzgün bir şekilde kesilmiş taş bloklar bulunduğunu, Sümerlerin bile eski eser olarak belirttikleri bu kalıntıları kimlerin ne zaman yaptığı bilinmediği belirtilmekteydi. Bu kalıntılar bana daha önce okumuş olduğum James Churchward tarafından 50 yıllık bir araştırma sonucunda 19’lü yılların ilk çeyreğinde yayınlanan “Kayıp Kıta Mu” adlı bir kitapta geçmişle ilgili anlatılanları hatırlattı. Adı geçen kitapta Mu Kıtası ile ilgili yazılan bilgiler, Hindistan’daki çok eski tapınaklarda bulunan Naakal Tabletlerinden, Mezopotamya’da bulunan Sümerlerden kalan tabletlerden ve Güney Amerika’da Mayalardan ve İnkalardan kalan tabletlerden elde edilen bilgilerden faydalanılarak hazırlandığı belirtilmektedir. Bu tabletlerin 7-8.000 yıl önce yazılmış olduğu düşünülürse geçmişle ilgili çok az bilgiye sahip olduğumuz açıktır. Adı geçen kitapta verilen bilgilere göre Asya ile Amerika kıtası arasında 5.000 km genişliğinde 8.000 km uzunluğunda bir kıtanın olduğu, bu kıtada yaşayan insanların milattan önce 70.000 ile 12.000 yılları arasında medeniyet geliştirdikleri ifade edilmektedir. Kitapta eski tabletlerden elde edilen bilgilere dayanarak Mu kıtasının milattan 12.000 önce şiddetli depremlerle birlikte her tarafta yanardağların patlaması ile tamamının çökerek sular altında kaldığı, bu afette 64 milyon kişinin öldüğü ve bu gün Büyük Okyanus’da bulunan çok sayıda irili ufaklı adanın çöken kıtanın yüksek tepelerinden ibaret olduğu belirtilmektedir. Kitapta çok gelişmiş bir medeniyet olan Mu’luların dünya üzerinde Asya’da (Uygur imparatorluğu) Mısırda, Hindistan’da, Basra Körfezinde (Akatlar ve Sümerler) ve Güney Amerikada koloniler kurup medeniyetlerini oralara götürdükleri ifade edilmektedir. Kitapta Mu medeniyetinin sahip olduğu yüksek kültürün Asya ve Avrupada geniş bir alanda hüküm süren Uygurlar (Büyük Uygur İmparatorluğu –The Great Uighur Empire), Akadlar ve Sümerler aracılığı ile dünyaya yayıldığı ifade edilmektedir. Bu kitabından çok etkilenen Atatürk Kayıp Kıta Mu ile Türklerin ilişkilerini araştırmak ve bütün dillerin Tükçeden türetildiğine dayanan güneş Dil Teorisini güçlendirecek deliler bulmak üzere Tahsin Bey’i Meksika’ya Elçilik görevine gönderiyor. Bu konuda Sinan Meydan tarafından yazılan “Atatürk ve Kayıp Kıta Mu” adlı kitapta Mu Medeniyeti, Tahsin Bey’in araştırmaları ve Atatürkün konu ile ne kadar yakından ilgilendiğini gösteren bilgiler yer almaktadır. Tahsin bey Güneş Dil Teorisini Güçlendirecek analizleri içeren ve Mu Medeniyeti hakkına 14 rapor gönderiyor. Raporlarda Güney Amerikada konuşulan ve Eski Maya Medeniyetine dayalı yerli dillerinden olan Kişua ve Aymara dillerinde Türkçe kelimelere tesadüf edildiğini belirtmiştir. Mesela Tahsin Bey yüksek yerlere tepek (bizdeki tepe) dendiğini belirterek soy isim olarak kendisine Mayatepek olmasını istediğini bu isimin Atatürk tarafından da uygun görüldüğü kitapta belirtilmektedir. Bildiğimiz yazılı tarih 6-7.000 yıl olup bu kısa sürede insanlığın ulaştığı gelişmişlik seviyesine bakılırsa 70-80.000 yıl hüküm sürmüş bir medeniyet olan Mu Medeniyetinin bizlerden çok daha gelişmiş bir medeniyet oluşturdukları açıktır. Zaten günümüzde Asya’da Amerika’da, Mısırda, Güney Amerika’da, Asya’da buluna piramitler ile Lübnan’da Sümerlerden bile önce 1.000 ton ağırlığında taşlardan yapılan eserler ancak çok gelişmiş olan ve bizim bilmediğimiz belki de yer çekimi kuvvetinin etkisini kaldıran bir teknoloji ile yapıldığı açıktır. Nitekim, geçmişte yaşayan medeniyetlerin bizlerden çok daha gelişmiş oldukları hakkında Kuran’ın muhtelif surelerinde, daha önce nice milletlerin gelip geçtiği, bu günkü insanlardan çok daha fazla gelişmiş oldukları, ancak doğru yoldan saptıkları için (tufan ve deprem gibi afetlerle) helak edildikleri ve gelip geçtiğimiz yerlerde eskiden yaşayanların izlerini görebileceğimiz belirtilmektedir. Günümüzde yapılan araştırmalara bağlı olarak bilim adamlarının 10-12.000 yıl önce tüm dünyanın iklimini değiştiren doğal bir afet yaşandığını yazmaları Kayıp Kıta Mu ile ilgili iddiaları güçlendirmektedir.
Ayın Atasözü : Bir kaşık aşım ağrısız başım. Ayın sözü : Bir işe başlayan onun yarısını yapmış olur (Horace). Türkçesi varsa: Tiraj yerine baskı sayısı, okey yerine tamam, şov yerine gösteri kullanalım.