Hz.Muhammed'in 632 yılında vefat etmesinden sonra Müslüman toplumunun başına kimin geçeceği kaygısı baş gösterdi. Müslümanların bir kısmı ilk olarak Hz.Ebu Bekir'in halifeliğini kabul ettiler. Hz.Ebu Bekir'den sonra sırasıyla Hz.Ömer bin El-Hattab, Hz.Osman bin Affan ve Hz.Ali bin Ebu Talib'in halifeliğini kabul ettiler. Bununla beraber bir kısım müslümanlar peygamberin kuzeni ve damadı olan, çocukluğundan itibaren peygamberin evinde büyümüş ve onu korumak için kendi hayatını tehlikeye atmış olan Hz.Ali'nin ilk halifelik için daha doğru bir seçim olduğunu düşünüyorlardı.
Müslümanların bir kısmı Hz.Ali'nin yanlış olduğunu düşünmekle beraber kendinden önceki halifeleri kabul ettiğine inanırlar. Bununla beraber kendi halifeliğine kadar hiçbir savaşa katılmayışı diğerlerini halife olarak kabul etmediğine yorulur. Hz.Osman asiler tarafından öldürülünce Ali başa geçti. Hz.Osman'ı halife kabul edenler onun katilini bulana kadar Hz.Ali'yi halife olarak kabul etmeyeceklerini söylediler ve Müslüman toplumu ilk kez iç savaşa sürüklendi. İslam Devleti Hz.Ali ve Muaviye önderliğinde ikiye bölündü. Ali, 661 yılında Haricilerden Abdurrahman bin Mulcem tarafından gerçekleştirilen bir suikastte hayatını kaybetti ve iktidar 20 yıllığına düşmanı I. Muaviye'nin eline geçti.
Muaviye oğlu Yezid'in kendinden sonraki halife olarak kabul edilmesini daha hayatteyken garantiye almaya çalıştı. Taraftarlarına Yezid'e bağlılık yemini ettirdi. Yezid başa geçince ilk iş olarak Medine valisine bir mektup yazarak Hz.Hüseyin bin Ali'ye değil, kendisine itaat etmesini, aksi takdirde bunu canıyla ödeyeceğini bildirdi. Bu arada Hüseyin Küfe'lilerden kendisine bağlılıklarını sunan mektuplar alıyordu. Halife olduğunu ilan ederse Hüseyin'i destekleyeceklerini söylüyorlardı. Hüseyin bu teklifleri ciddiye aldı ve Küfe'deki taraftarlarının gerçekte olduğundan çok daha fazla olduğunu zannetti. Yaklaşık 70 taraftarı ve ailesi ile Küfe'ye doğru yola çıktı.
Sayıca fazla olmayan Küfe'li taraftarları Yezid tarafından bastırıldı. Hz.Hüseyin ve beraberindekiler Kerbela'da Yezid'in 4500'e yakın adamıyla karşılaştılar. Burada meydan gelen savaşta Hüseyin ve taraftarlarının hepsi öldürüldüler, ailesi esir alındı.
Kuşatma
Yezid'in valisi ibn Ziyad'ın 30 bin kişilik bir orduyu Hüseyin'in üzerine gönderdi. Askerler kampın etrafını sardılar ve Hüseyin ile görüşmelere başladılar.
Hüseyin, kuşatmanın kaldırılmasını, kendisi ile birlikte ailesi ve taraftarlarının da Irak'ı terketmesine izin verilmesini istedi. Ordunun komutanı Ömer bin Sa'd bu teklifi makul buldu ve üstlerine iletti. Bu teklif ibn Ziyad'ın da hoşuna gitti ancak yönetimde söz sahibi olan Emevilerden Şimr bin Zi'l-Cevşen, Bahteri bin Rebia ve Şeys bin Rebia karşı çıktılar. Ömer bin Sa'd'a Hüseyin ve beraberindekileri öldürmesini, yoksa kendi canından olacağını söylediler.
Muharrem ayının 7'sinde Ömer bin Sa'd çemberi daralttı ve kampın su yollarını kesti.
Ölüm - kalım mücadelesi
Muharrem ayının 9'unda, kampın su kaynakları tükendi ve önlerinde sadece ölmek ya da teslim olmak seçeneği kaldı. hz.Hüseyin, İbn Sa'd'a sabaha kadar ibadet etmek istediklerini söyledi ve bu nedenle mühleti uzatmasını istedi. İbn Sa'd isteğini bir kez daha kabul etti.
Hz.Hüseyin adamlarına, teslim olmaya niyeti olmadığını, savaşacağını söyledi. Sayıca çok yetersiz oldukları için, şehit olacakları aşikardı. Yine de hepsi ölmeyi tercih etti. Hz.Hüseyin herkesin kampı terkedip, gece karanlığından yararlanarak kaçmakta serbest olduğunu söyledi ancak hiçbiri yerinden kıpırdamadı.
Savaş Ertesi sabah Hz.Hüseyin'in adamları düşman ordusunun ön saflarını yanaşıp teker teker düşman ordusundaki akrabaları ve arkadaşları ile konuştular. Savaşmamalarını istediler. Hüseyin düşman askerlerine uzun bir nutuk çekti. Bu konuşma öylesine etkili oldu ki, Yezid'in generallerinden Hur, devasa düşman ordusunu terkedip, Hz.Hüseyin'in bir avuç ordusuna katıldı.
İbn Sa'd diğer adamlarının da saf değiştirmesinden korkup, Hüseyin'e ilk oku atarak savaşı başlattı. Savaş önce düello şeklinde cereyan etti. Hüseyin önce Temim bin Kahta ile döğüştü. Onu bir kılıç darbesiyle öldürdü. Sonra Arap aleminin korkulan savaşçısı Zeyd Ebtahi'yi ikiye böldü. [3]
Hz.Hüseyin'in taraftarlarından ilk olarak Hur, Habib bin Mezahir gibi Hüseyin'in ve babası Ali bin Ebu Talib'in yakın arkadaşları döğüştüler ve birer birer hayatlarını kaybettiler. Bunlardan sonra Hüseyin'in akrabaları döğüştüler. Peygamberin sülalesi Haşimoğulları birer birer yok oldu. Ölenler arasında Hz.Hüseyin'in oğlu Ali Ekber, kardeşi Hasan'ın oğlu Kasım, tek taraftan kardeşi ve sancaktarı Abbas da vardı. Bu arada Yezid'in ordusu çok fazla kayıp vermişti.
Kadınlar ve çocuklar çadırlarda birbirlerine sarılmış, savaşın bitmesini bekliyorlardı. Hz.Hüseyin'in oğlu İmam Ali bin Hüseyin de, savaşamayacak kadar hasta olduğu için çadırdaydı. Hüseyin diğer oğlu Ali Aşgar henüz altı aylıktı ve susuzluktan ölmek üzereydi.
Hz.Hüseyin oğlunu kucağına aldı ve Yezid'in ordusunun karşısına dikildi. Çocuğa bir yudum su vermelerini istedi. Ama Hurmala bin Kahil, Ömer bin Sa'd'ın emri ile çocuğu okla vurdu. Boynundan vurulan bebek oracıkta can verdi .
Hz.Hüseyin'in ölümü
Hz.Hüseyin oğlunu gömdükten sonra tekrar düşmanın karşısına çıktı ve onları teslim olmaya davet etti.
Birebir savaşta çok fazla kayıp veren Ömer bin Sa'd'ın ordusu Şimr bin Zi'l Cevşen'in emriyle toplu hücuma geçti ve her taraftan ok ve mızraklar Hz.Hüseyin'in üzerine yağmaya başladı. Sinan bin Enes en-Nehai [4] veya Şimr bin Zi'l Cevşen kafasını kılıçla keserek Hz.Hüseyin'i öldürdü. Hz.Hüseyin kafası kesilmeden önce zamanı sordu. Muharrem ayı, cuma günü, namaz vakti dediler. Bunun üzerine namaza durdu ve namazda öldürüldü.[5] Kafası mızrağa takıldı ve herkese gösterildi. Üzerindeki değerli eşyalar alındı ve yarı çıplak bırakıldı.