541) Huzeyfe anlattı: Rasûlullah (s.a.v.): "Biz diğer insanlara üç şeyle üstün kılındık: 1- Saflarımız, meleklerin safları gibi yapıldı. 2- Yeryüzünün her tarafı bizim içim mescit yapıldı. 3- Yerin toprağı su bulamadığımızda bize temizleyici bir vasıta kılındı" dedi. [65] 542) Ebu Hureyre şunu anlattı: Rasûlullah (s.a.v.): "Diğer peygamberlere altı şeyle üstün kılındık. 1- Bana cevami-i kelim verildi. 2- Bana düşmanların kalplerin korku salmakla yardım edildi. 3- Bize genimetler helal kılındı. 4- Yeryüzü bana temizlik aracı ve mescit kılındı. 5- Ben bütün insanlara peygamber olarak gönderildim. 6- Peygamberler benle sona erdirildi" buyurdu. [66] 543) Ubeyy îbn Ka'b şunu anlattı: Mesciddeydim. Birisi namaz kılmak için içeri girdi. Bilmediğim bir kıraatle okudu. Sonra başka biri girdi. O da arkadaşının okuduğundan, başka bir kıraatle okudu. Namazı bitirdiğimizde hep birlikte Rasûlullah'in (s.a.v.) yanına girdik. Ben: -Bu benim bilmediğim bir kıraatle okudu. Sonra öbürü girdi. O da arkadaşının okuduğundan başka bir kıraatla okudu" dedim. Rasûlullah her ikisine okuttu. Onlar okudular ve Rasûlullah (s.a.v.) onların okuyuşlarını beğendi. Rasûlullah'ı (s.a.v.) yalanlamayı düşündüm. Halbuki cahiliye devrinde bile bunu düşünmemiştim. Rasûlullah (s.a.v.) beni saran bu hali görünce göğsüme vurdu. Benden bir ter boşandı. Sanki korkudan yüce Allah'ı görüyor gibiydim. Rasûlullah (s.a.v.): - "Ubeyy! Bana, Kur'an-ı bir harf üzere oku diye (Cebrail) gönderildi. Ona: Ümmetime hafiflet diye müracaat ettim. O da bana ikincide: Onu iki harf üzere oku diye cevap verdi. Ben tekrar: Ümmetime hafiflet diye müracat ettim. Üçüncüde bana: Onu yedi harf üzere oku! Hem sana verdiğim her cevapla birlikte benden isteyeceğin bir isteğin de verilecektir, dedi. Bunun üzerine ben: - "Allah'ım! Ümmetimi bağışla! Allah'ım! Ümmetimi bağışla, dedim. Üçüncü isteğimi de bütün yaratıkların hatta İbrahim'in (salavatullahi aleyh) beni isteyecekleri güne bıraktım." [67] 544) Ebu Umame Rasûlullah'm şöyle buyurduğunu anlattı: "Allah beni diğer peygamberlere üstün kıldı. Ümmetimi de diğer ümmetlere üstün kıldı. Beni bütün insanlara (peygamber olarak) gönderdi. Bana uzaktaki düşmanlarımın kalplerine attığı, korku ile yardım olundu. Bütün yer bana, mescit (namazgah) ve temizleyici kılındı. Kul, namaz vaktine nerede erişirse, orası onun mescidi ve temizleyicisidir. (Teyemmüm yapabilir). Ganimetler bana helal kılındı." [68] 545) îbn Abbas şunu anlattı: Rasulullah (s.a.v.) şöyle buyurdu: "Bana, benden önceki peygamberlerden hiçbirine verilmeyen beş şey verildi. 1- Yer, benim için, mescid ve temizlik vasıtası kılındı. Yani mihrabına varmadan hiçbir peygamber namaz kılanuyordu. 2- Bana bir aylık mesafeden düşmanıma korku vermek suretiyle yardım olundu. Yani benimle düşman arasında bir ayda alınabilecek bir mesafe vardır. Ama Allah onların kaplerine korku verir. 3- Diğer peygamberler sadece kendi kavimlerine gönderiliyordu. Ben ise bütün cinlere ve insanlara gönderildim. 4- Öbür peygamberler humus'u (ganimetlerin beşte birini) bir tarafa ayırıyorlardı. Ateş gelip onu yiyordu. Bana, onu ümmetim içinde taksim etmem emredildi. 5- Hiçbir peygamber yoktur ki, istediği verilmiş olmasın. Ben şefaati ümmetime bıraktım." [69] Birisi şöyle dese: Hz. Süleyman'ın cariyeleri vardı. Bilinmektedir ki, köle ve cariyeler ganimetin eseridir. Peki Rasûlullah'm (s.a.v .): "Bana ganimetler helal kılındı" sözünün vechi nedir? Buna şöyle cevap verilir: Peygamberler savaşıp bazı eşya, yiyecek ve mallardan ibaret olan ganimetlerle karşılaştıklarında bir ateş iner, onların hepsini yani o peygamberin payı olan humusu (beşte biri) ve milletin payına düşenleri yerdi. Buhari ve Müslim'in sahihlerinde yer alan, Ebu Hureyre tarafından rivayet edilen şu hadis buna delalet eder. Rasulullah ( s.a.v.) şöyle buyurmuştur: "Peygamberlerden birisi savaşa çıktı. Aldıkları ganimetleri topladılar. Aldıkları ganimetleri yemek için ateş geldi. Fakat onları yemekten çekindi. Peygamber: Sizin içinizde ganimete hıyanet var. inek başı kadarını çıkardılar ve onu malın içine koydular. Arkasından ateş gelerek o malı yedi. -îşte ganimetler bizden önce hiç kimseye helal olmamıştır. Çünkü Allah Teala, bizim zaafımızı ve aczimizi bildi de onu bize tertemiz helal kıldı. [70] Köleler, cariyeler ve hayvanlar, peygamberler hariç ganimet alanların mülkü olurlar. Bunlardan birşey almak peygamberlere, ganimet yoluyla caiz değildir. Satın almak, hediye ve bunlara benzer yollarla caiz olur. Hz. Süleyman'ın cariye edinmesi de bu yollardan olmuştur. Bizim peygamberimiz için ganimet almak caizdi. O, humus ve fey'i (harbedilmeden alınan ganimet, haraç) alıyor ve onu kullanıyordu. Bu ikisi onun diğer peygamberlere verilmeyen özelliklerindendi. Şöyle denilse: Köle ve cariyeler de mi ganimettir? Biz de: Evet, ama bu, özellikle diğer peygamberlere haram kılınmış, bizim Peygamberimize helal kılınmıştır. O, diğer peygamberlerden bu özelliğiyle farklıdır, deriz. 546) Ebu Hureyre şunu anlattı: Rasulullah şöyle buyurmuştur: "Kıyamet gününde insanların efendisi benim. Bu niye biliyor musunuz? Allah gelmiş geçmiş bütün insanları düz bir yerde topla- yacak. Güneş yaklaşacak. İnsanların gam ve kederi dayanamayacakları dereceyi bulacak. însanlar birbirlerine: Başınıza geleni görmüyor musunuz? Aziz ve Celil olan Rabbinizin huzurunda kendinize şefaat edecek bir zat arasanıza, diyecekler. Adem'e gelirler" [71] Şefaat hadisini ve insanlara şefaat edecek olanın kendisi olduğunu anlattı: Bu hadis inşallah şefaat bölümünde gelecek, oradaki hadislerde bütün insanların ona muhtaç olduğu ve onun bütün insanlardan üstün olduğu anlatılacak. 547) Enes İbn Malik şunu anlattı: Rasulullah şöyle buyurdu: "insanlar mahşere kaldırıldıkları vakit kabrinden ilk çıkan ben o-lacağım. İnsanların, Allah'a vardıkları zaman hatipleri ben olacağım. Yine onlar ümitlerini kestikleri zaman müjdecileri ben olacağım. Adem oğlunun Allah katında en değerlisi benim. Bunda övünme yok." Enes'in Peygamber'den (s.a.v.) başka rivayetinde de şöyledir: "Ben gelmiş geçmiş bütün insanların Allah katında en değerlisiyim, bunda övünme yok." [72] 548) Enes anlattı: Rasûhıllah (s.a.v.) şöyle buyurdu: "İnsanlar, mahşere kaldırıldıklarında kabrinden ilk çıkacak olan benim. Allah'a vardıklarında ilk varan ben olacağım. Sustuklarında konuşmacıları (hatipleri) ben olacağım. Hapsedildiklerinde şefaatçılan ben olacağım. Ümitlerini kestiklerinde müjdecileri ben olacağım. O gün, anahtarlar benim elimdedir. Rabbimin katında Adem oğlunun en de-ğerlisiyim. Sanki örtülü yumurta veya dağılmış inci gibi olan bin hizmetçi benim etrafımda dolaşırlar." [73] 549) îbn Abbas şunu anlattı: Peygamberin (s.a.v.) ashabından bazıları kendisini beklemek ü-zere oturmuşlardı. Rasulullah çıktı ve onlara yaklaşınca aralarında bazı şeyleri konuştuklarını duydu. Birisi: -Allah'ın kendi yaratıklarından bir dost edinmesi şaşılacak şey doğrusu. îbrahim'i dost edinmiş, dedi. Bir başkası: -Allah'ın Musa ile konuşmasından daha hayret verici ne var? dedi. Başka biri de: -Isa da Allah'ın kelimesi ve ruhu! dedi. Bir diğeri de: - Allah, Adem'i seçmiş, dedi. Rasulullah (s.a.v.) onların yanma geldi» selam verdikten sonra: "Konuşmalarınızı ve hayretlerinizi duydum. İbrahim, Allah'ın dostudur ve bu bir gerçektir. Musa, Allah'ın sırdaşıdır (konuştuğu kimse) ve bu bir gerçektir, îsa, Allah'ın ruhu ve kelimesidir ve bu bir gerçektir. Haberiniz olsun! Ben Allah'ın habibiyim (sevgilisiyim), övünmeye gerek yok! Kıyamet gününde Hamd sancağının taşıyıcısı benim. Övünmeye gerek yok. Cennet kapısının halkasını ilk harekete geçirecek benim -övünmeye gerek yok- ki Allah bana cennet kapısını açacak ve beraberimde müminlerin fakirleri olduğu halde beni cennete sokacaktır. Ben, gelmiş geçmiş, bütün insanların Allah katında en değerli olanıyım. Övünmeye gerek yok." [74] 550) Îbn Abbas şöyle demiştir: "Allah, Muhammed'den daha çok sevdiği başka bir mahluk yaratmamıştır." 551) Huzeyfe şunu anlattı: Rasulullah'ın ashabı: -Ya Rasulallah! İbrahim, Allah'ın dostudur. Musa ile de konuşmuştur. İsa da Allah'ın kelimesi ve ruhudur. Peki sana ne verildi? dediler. Rasulullah (s.a.v.): - "Adem oğullarının hepsi benim sancağımın altındadır. Ben kendisine cennet kapısının ilk açılacağı kimseyim" dedi. [75] 552) Enes şunu anlattı: Rasulullah şöyle buyurdu: "Ben şöyle dedim. Rabbim! Hiçbir peygamber yok ki kendisine ikramda bulunmayasm. İbrahim'i dost yaptın. Musa ile konuştun. Dağları Davud'un emrine, rüzgar ve şeytanları Süleyman'ın emrine verdin. İsa için ölüleri dirittin. Bana ne verdin?" Allah Teala şöyle buyurdu: "Sana, bütün bunlardan daha üstününü vermedim mi? Ben her a-nıldığımda, sen de benimle birlikte anılıyorsun. Ümmetinin göğüslerini Kur'an'ı açıktan okuyan, mushafîar haline getirdim. Bunları hiç bir ümmete vermedim." [76] 553) Ebu Said şunu anlattı: Rasulullah (s.a.v.) şöyle buyurdu: "Miraca çıktığımda: Rabbim! İbrahim'i dost edindin. Musa ile konuştun. İdris'i yüksek bir yere çıkardın. Davud'a Zebur'u verdin. Süleyman'a bir mülk verdin ki ondan sonra hiç kimseye uygun düşmez. Bana ne var? Rabbim! dedim. Yüce Allah şöyle buyurdu: "Muhammed! İbrahim'i dost edindiğim gibi seni de dost edindim. Musa ile konuştuğum gibi seninle de konuştum. Sana, Fatihatu'l-Kitab'ı ve Bakara suresinin Havatimini verdim. Onları senden önce hiç bir peygambere vermemiştim. Seni, yeryüzündekilerin siyahına ve kırmızısına insanlarına ve cinlerine gönderdim. Senden öncekilerin tamamına peygamber göndermemiştim. Yeri, senin ve ümmetin için mescit ve temizleme vasıtası kıldım. Ümmetine ganimeti yedirdim. Onu senden önce hiçbir ümmete helal kılmamıştım. Sana, korku ile yardım ettim ki düşmanın senden korkar, sana, kitapların efendisini indirdim. -Arapça bir Kur'an demiştir- Senin adını, sanını yücelttim ki ne zaman zikredilsenı sen de benimle zikrediliyorsun." [77] 554) Cabir İbn Abdillah şunu söyledi: Rasûlullah (s.a.v,): "Allah nebiler ve mürseller (peygamberler) alemlerine beni tercih etti" buyurdu. [78] 555) Cabir İbn Abdillah rivayet etti: Rasûlullah şöyle buyurdu: "Allah beni bütün nebiler ve mürseller alemine tercih etti." [79] 556) Cabir tbn Abdillah anlattı: Rasûlullah şöyle buyurdu: "Allah Musa'ya konuşmayı verdi, bana da görmeyi, makam-ı mahmud ve havz-ı mevrud'la beni üstün kıldı." [80] 557) İbn Ömer şunu anlattı: Rasûlullah (s.a.v.): "Ben Adem'e iki özellikle üstün tutuldum: Benim şeytanım kafirdi. Allah, ona karşı bana yardım etti ve o müslüman oldu. Hanımlarım benim yardımcılarımdı. Adem'in şeytanı kafirdi. Hanımı ise, onun hata yapması için ona yardımcıydı" buyurdu. [81] Birisi şöyle dese: O, nasıl "Ben, bütün insanlara gönderildim, demiştir. Halbuki, bilinmektedir ki, Musa, İsrail oğullarına gönderildiğinde, Allah'tan getirdiklerini tebliğ etmesini, istemek üzere başka milletler ona gelseydi, onun bunu gizlemesi caiz olur muydu yoksa onun bunu onlara açıklaması mı gerekirdi? Ayrıca, Nuh zamanında insanlar helak olmuştu. Bu, ancak onun risaletinin umumi oluşundan mıydı? Buna tbn Akîl şöyle cevap vermiştir. "Peygamberimizin şeriatı, kendinden önceki bütün şeriatleri neshetmek üzere gelmişti. Aynı asırda herbirinin kendine has bir şeriate davet ettiği iki üç peygamber bi-rarada bulunuyordu. Başka peygamberler o şeriate davette bulunmuyor ve onu neshetmiyorlardı. Ama bizim Peygamberimiz hepsine davet etmiş ve neshetmiştir. Şöyle buyurmuştur: "Musa sağ olsaydı, bana uymaktan başka çaresi olmazdı." [82] Hz. İsa'nın Musa hakkında bunu söylemesi mümkün değildi. Hz. Nuh'a gelince, zaten onun zamanda, dinine davet edecek başka peygamber yoktu. [83]
Rasulullah'a Has Olan Şeyler
Peygamber'e (s.a.v.) ait bazı vacibat (yapmakla yükümlü olduğu şeyler), mahzurat (yasaklar), mubahat ve tekerrümat vardır. Vacip olanlar şunlardır: Misvak kullanmak, vitir kılmak, kurban kesmek, sabahleyin iki rekat namaz kılmak, gece namazında ihtilaf vardır. Mahzurat (yasaklar) da şunlardır: Gözle işaret etmek, farz olan sadakayı (zekatı) yemek, cariyelerle evlenmek, düşmanla karşılaşmadan savaştan çekilmek. Şiir söylemek ve kehanette bulunmak da mahzurat arasında zikredilmiştir. Bunlardan sadece menedilmiştir. Ona haram kılınmamıştır. Mubah olanlar da şunlardır: Visal orucu (birbirine ekleyerek bütün yıl oruç tutmak) ona mubah olan şeylerdendir. Başkaları bundan menedilmiştir. Susuzdan su almak, humusun (beşte biri) humusu, ganimetin bir kısmını kendine ayırma, (Safiy), istediği sayıda kadınla evlenmek, mehirsiz, velisiz, hibe sözüyle nikah yapmak. Tekerrümat da şunlardır: Hanımlarının dünyada başkalarına haram kılınması, hanımlarının cennetlik olması. O, bütün insanlara gönderilmiştir, O'ndan sonra peygamber yoktur. , * Şeriatı ebedîdir. Neshedilmemiştir. Mucizesi (Kur'an) Kıyamet gününe kadar kalacak ve onunla meydan okunacaktır.
[65] Müslim, Sahih, kitabıTİ-mesacid, 4; Beyhakî, Sünenu'l-Kubra, 1/213, 223; ibn Ebi Şeybe, Musannef, 11/435; İbn Huzeyme, Sahih, 264; Ebu Avane, Musned, 1/303; ibn Kesir, Tefsir, 1/506; 2/279, 282; 7/3, 39; İbnu'l-Cevzi, Zadu'l-Mesir, 7/93; Tefsiru'l-Kurtubi, 5/ 231 [66] Muslirn, Sahih, kitabu'l-mesacid, 5; Tİrmİzî, Sünen, 1553; imam Ahmed, Musned, 2/412; Beyhakî, Sünenu'l-Kubra, 2/432, 9/5; Delailu'n-Nubuvve, 5/472; Bağavî, Şe-rhu's-Sunne, 13/198; Ebu Avane, Musned, 1/395; Tefsiru İbn Kesir, 6/424. [67] Müslim, Sahih, kitabu salaîı'l-musafirin, 273. Bakınız: Fethu'l-Bari, 2/24; Mişka-tu'l-Mesabıh, 2213; Tefsiru't-Taberı, 1/12; Tefsıru'l-Kurtubı, 1/48. [68] Tırmizî, Sünen, 1553 [69] Bu hadisin kaynakları daha önce geçti. [70] Buharî, Sahih, 4/27; Müslim, Sahih, kitabu'l-cihad, 32; İmam Ahmed, Musned, 2/318; Beyhakî, Sünenu'l-Kubra, 6/290; Abdurrezzak, Musannef, 9392; İbn Hacer, Fethu'l-Bari, 9/223; İbn Kesir, el-Bidaye ve'n-Nihaye, 6/319; Tebrizi, Mişkatu'l-Mesabih, 4033 [71] Buharî, Sahih, 4/163; 6/605; Müslim, Sahih, kitabu'l-iman, 327; Tirmizî, Sünen, 2434; İmam Ahmed, Musned, 2/435, 436; 3/144; Beyhakî, Delailu'n-Nubuvve, 5/477; Hakim, Müstedrek, 4/573; 6/30; Münzirî, Terğib, 4/442; İbn Ebi Şeybe, Musannef 11/444. [72] Beyhakî, Delailu'n-Nubuvve, 5/484; Tirmizi, Sünen, 3610; İbn Kesir, Tefsir, 7/12; Iraki, Tahricu'l-İhya, 4/512; Zebîdî, İthaf, 10/496; Suyutî, Menahılu'z-Za'f, 82. [73] Ebu Nuaym, Delaılu'n-Nubuvve, 1/13; Bağavi, Mesabıhu's-Sunne, 4/178; Da-rimî, Sünen, 1/26. [74] Tırmızî, Sünen, 3616; Darimî, Sünen, 1/26; Zebîdî, İthaf, 10/496; Tefsiru Îbn Kesir, 2/357; el-Bıdaye ve'n-Nıhaye, 1/169,170 [75] Munziri, Terğib, 3/349; Heysemî, Mecmau'z-Zevaid, 8/162; İbn Hacer, Fethu'l-Bari, 10/436 [76] Bakınız: Suyutî, Durru'l-Mensur, 6/364 [77] Yazar (İbnu'i-Cevzi) "EI-lle!u'l-Mutenahiye (1/178) adlı kitabında zikretmiş ve şöyle demiştir: Bu, sahih olmayan bir hadistir. Senedinde Umare İbn Cuveyn Ebu Harun vardır. HammadİbnZeyd: Yalancıydı, demiştir. Şube de şöyle demiştir. "Çok cüretkar olduğu için boynumun vurulması, ondan hadis rivayet etmemden daha iyidir. Ahmed: "Leyse bişey=birşey değildir" demiştir, ibn Hıbban: O, Ebu Said'den ona ait olmayan hadisleri rivayet ediyordu, Onun hadisini ancak taaccüp için yazmak helaldir, demiştir. er-Rabi ibn Bedr'e gelince: Ebu Hatim er-Razi: Onunla uğraşılmaz, çünkü o zahibu'l-hadistir (hadisi alınmayandır) demiştir. Neseî, O, metrukü'l-hadistir (hadisi terkedilen), demiştir. Ravh İbn Musafir'e gelince, Yahya, onun hakkında, leyse bişey demiştir. İbn Hıbban da: Sebt (güvenilir, sağlam) raviler adına uydurulanları rivayet ediyor, ondan rivayet etmek helal değildir. Abdullah İbn Salih hakkında Ahmed: Leyse bişey, demiştir. Nesaî de: Sika (güvenilir) değil demiştir. [78] Bakınız: Mecmau'z-Zevaid, 10/16; Tefsiru'l-Kurtubi, 13/305; Tarihu Bağdad, 3/ 162; Mizanu'l-l'tidal, 4383; eş-Şifa, 2/119; Kenzu'l-Ummal, 36708. [79] Beyhakî, Sünenu'l-Kubra, 7/134; ibn Sa'd, Tabakatü'l-Kübra, 1/2; Suyutî, Camiu'l-Kebir, 4924. [80] İbnu'l-Cevzi, Mevzuat, 1/290; İbn Arrak, Tenzihu'ş-Şeria, 1/325; Suyutî, Ca-miu'l-Kebİr, 4638. [81] Beyhakî, Delailu'n-Nubuvve, 5/488; Tarihul-Hatib, 3/331, İbnu'l-Cevzi, el-jlelu'l-Mutenahiye; 1/181; Iraki, Tahricu'l-İhya, 2/32; Suyutî, Durru'l-Mensur, 1/54; Zebîdî, İthaf, 5/313; Zehebî, Mizanu'l-ltİdal, 4/59, (Ibnu'l-Cevzi, el-1 le I u'l-M üten ah iye (1/169) de bu hadisi rivayet ettikten sonra şöyle demiştir: "Bu, Rasulullah'tan gelen, sahih bir hadis değildir. İbn Adiyy: Muhammed İbnu'l-Velid hadis uydurur ve onu naklederdi. Senet ve metinleri alır, karıştırırdı. Huseyn İbn Ebi Ma'şerln: O, yalancıdır, dediğini duydum, demiştir). [82] Kaynakları daha önce belirtilmişti. [83] Abdurrahman İbnü'l-Cevzi, Ashâbın Dilinden Peygamberimizin Hayatı, Uysal Kitabevi: 311-327.