-Ya Rasulellah! Müşriklere beddua et, denildi. Peygamber (s.a.v.):
- "Ben lanet edici olarak gönderilnıedim. Ancak rahmet için gönderildim" buyurdu. [66]
755) Yine Ebu Hureyre anlattı: Rasulullah ( s.a.v.): "Ben ancak hidayete ermiş rahmetim" dedi.
Ben de derim ki: Bu hasr Yüce Allah'ın şu sözünü te'yid etmektedir: "Biz seni ancak alemlere rahmet olarak gönderdik." [67]
Peygamberin Müslümanlardan Birine Hak Etmediği Halde Hakaret Etmesi Halinde Bunun O Müslüman İçin Ecir Olmasını Rabb'ine Şart Koşması
756) Ebu Hureyre anlattı: Peygamber ( s.a.v.) şöyle buyurdu:
"Allah'ım! Ben senden söz aldım. Sen onu bozmazsın. Ben ancak bir beşerim. Hangi mü'mine eziyet ettiysem veya hakaret ettiysem veya dayak attıysam, bunu, o mü'min için namaz, zekat ve kıyamet gününde kendisiyle sana yaklaştıracağın bir ibadet kıl." [68]
757) Enes ( r.a.) şunu anlattı:
Ummu Suleym'in yanında yetim bir kız vardı. Rasulullah (s.a.v.) bu yetim kızı görünce:
- "O sen misin? Gerçekten büyümüşsün! Yaşın büyümesin!"ftledi. Bunun üzerine yetim kız ağlayarak Ummu Suleym'e döndü. Ummu Suleym:
-Neyin var yavrum? dedi. Yetim kız:
-Peygamber (s.a.v.) bana, yaşın büyümesin di^e beddua etti. Şimdi artık benim yaşım ebediyen büyümeyecek, dedi.'Ummu Suleym hemen baş Örtüsünü sarınarak çıktı. Rasulullah'la ( s.a.v.) karşılaştı. Rasulullah (s.a.v.) ona:
- "Ummu Suleym! Benim Rabb'ime şartım olduğunu bilmiyor musun? Ben Aziz ve Celil olan Allah'a şart koştuğumda şöyle dedim: Ben ancak bir beşerim. Beşerin razı olduğu gibi razı olur, beşerin kızdığı gibi kızarım. Ümmetimden herhangi birinin aleyhinde haketmediği halde dua edersem (beddua edersem) bunu onun için bir temizlik suyu, bir zekat ve kıyamet gününde onu kendisiyle Allah'a yaklaştıracak bir ibadet yapmalısın" dedi. [69]
îbn Akil şöyle demiştir: Onun, içki hakkında lanette bulunması, içkiden caydırmak için konulmuş bir hükümdür. Bu içkiden caydırmak için konulmuş ise ve sonra bunun bir rahmet olduğunu açıklamışsa gayesinden uzaklaşır ve bu günaha teşvik olur.
Bu da Sari için caiz değildir.
Olsa olsa bunu, netice itibariyle rahmet olması açısından kasted-miş olabilir. Çünkü Peygamber'in ( s.a.v.) lanet ettiği kimseye lanet etmiş olması, lanet ettiği kimse için lanet edilen suçu işlemekten tamamen engelleyici ve tövbeye sevkedici birşey olur. Dolayısıyla, peygamber (s.a.v.) bu laneti rahmete sebep olması açısından rahmet diye isimlendirmiş oluyor.
Bu da birşeyi neticede ne olacağına bakarak isimlendirme kabi-lindendir. [70]
Rasulullah'ın Cömertliği
758) Cabir ( r.a.) şöyle dedi:
"Rasulullah'tan (s.a.v.) birşey istenirse asla yok demezdi."
759) îbn Abbas { r.a.) şunu anlattı:
"Rasulullah (s.a.v.) insanların en cömertiydi. Ramazan'da, Cebrail'le (a.s.) görüştüğünde daha cömert olurdu. Ramazan'm her gecesinde Cebrail onunla görüşür ve ona Kur'an'ı okurdu.
Rasulullah (s.a.v.) hayır konusunda esen rüzgardan daha cömert olurdu." [71]
760) Enes ( r.a.) şöyle dedi:
"Rasulullah'tan (s.a.v.), İslâm devrinde bir şey istendiyse onu mutlaka vermiştir."
Kendisine bir adam geldi. Ona, sadaka koyunlarından iki dağ a-rası koyun verilmesini emretti. Adam kavmine döndükten sonra:
-Ey kavmim! Müslüman olun! Çünkü Muhammed, fakirlikten korkmadan ihsanda bulunuyor, dedi.
761) Cubeyr îbn Mut'im ( r.a.) şunu anlattı:
Rasulullah (s.a.v.) ashabıyla birlikte Huneyn'den dönerken ondan birşeyler istemek üzere bedeviler peşine düştüler. Öyleki onu, dikenli bir ağacm yanma gitmeğe zorladılar ve ridası ağaca takılıp kaldı.
Kasulullah (s.a.v.) ayağa kalkıp şöyle dedi:
- "Ridami bana geri verin. Siz benim cimriliğimden mi korkuyorsunuz? Eğer benim şu ağaçların sayısınca altınım olsaydı, onları aranızda paylaştırırdnn. Siz beni cimri, yalancı ve korkak olarak göremezsiniz." [72]
762) Ebu Hureyre ( r.a.) şunu anlattı:
Rasulullah (s.a.v.) Bilal'in yanına girdi. Onun evinde bir yığın hurma vardı. Bilal'e:
- "Bu ne Bilal?" dedi. Bilal:
- Onu saklıyorum ya Rasulellah! dedi. Rasulullah (s.a.v.):
- "Onun cehennem'de yakıcı birşey olmasından korkmuyor musun Bilal? Infak et (sadaka olarak ver). Fakir düşmekten korkma" dedi. [73]
763) Enes ( r.a.) şunu söyledi:
"Peygamber (s.a.v.), yarm için hiçbir şey saklamazdı."
764) Harun îbn Riab şunu anlattı:
Peygamber'e (s.a.v,) yetmiş bin dirhem geldi. Bu, o güne kadar ona getirilen en büyük paraydı. Bir hasırın üzerine koydu. Sonra kalkıp onu taksim etti. Onu bitirinceye kadar hiçbir isteyiciyi geri çevirmedi. [74]
Rasulullahtn Şecaati (Cesareti)
765) Enes ( r.a.) şunu anlattı:
"Rasulullah (s.a.v.) insanların en güzeli, en cesuru ve en cömertiy-di. Medine'de korkutucu bir ses oldu. Halk sesin geldiği tarafa gitti. Rasulullah ( s.a.v.) onlara karşı geldi. Sesin geldiği tarafa onlardan önce gitmişti. Ebu Talha'nm üzerinde eğer bulunmayan çıplak atıyla o korkutucu sesi araştırmıştı. Boynunda da kılıç vardı. Rasulullah (s.a.v.) halka:
- "Korkmayın" diyordu. [75]
At hakkında da:
- "Biz onu derya bulduk veya o gerçekten derya imiş" dedi.
766) el-Bera'ya Kays kabilesinden birisi:
-Siz Huneyn günü, Rasulullah'tan (s.a.v,.) kaçtınız mı? diye sordt el-Berâ şu cevabı verdi:
-Fakat Rasulullah (s.a.v.) kaçmadı. O gün Hevazin kabilesi ok at yordu. Biz onların üzerine hücum edince bozuldular. Biz de ganimetleri üzerine kapandık. Bu defa da bizi oklarla karşıladılar. Rasulullah ( s.a.v.) beyaz katırının üzerinde gördüm. Ebu Sufyan Ibnu'l-Haris kat rm geminden tutuyordu. Peygamber (s.a.v.) de şöyle diyordu:
"Peygamber benim yalan yok! Abdulmuttalib'in oğlu benim."
767) Hz. Ali ( r.a.) şöyle dedi:
"Bedir günü Rasulullah'a (s.a.v.) sığındığımızı gördüm. Düşman; en yakın olanımız Rasulullah'tı ( s.a.v.). O gün Rasulullah (s.a.v.), in sanların en çetinlerindendi."
768) Yine Hz. Ali şöyle dedi:
"Savaş kızışıp iki taraf birbiriyle karşılaştığında biz, Rasulullah'U korunduk. Hiç kimse düşmana O'ndan daha yakın değildi."
769) el-Bera ( r.a.) şöyle dedi:
"Vallahi, savaş kızıştığında biz onunla yani Peygamberle (s.a.v.^ korunuyorduk. Bizim cesurumuz onunla bir hizada durandı." [76]
Rasulullah'ın Şakacılığı Ve Onun Ancak Gerçeği Söylediği
770) Enes ( r.a.) şunu anlatmıştır:
Zahir adlı bir bedevi çölden Peygamber'e (s.a.v.) hediye gönderirdi. Rasulullah (s.a.v .) da, gitmek istediği zaman onun yol ihtiyaçlarını temin ederdi. Rasulullah (s.a.v.):
- "Zahir bizim bedevimizdir. Biz de onun şehirlileriyiz" demiştir. O, çirkin birisiydi. Peygamber ( s.a.v.) bir gün mallarını satarken gelip arkasından onu kucakladı. Bedevi onu göremediği için:
-Bırak beni! Kim o? dedi.
Dönüp baktı ve Rasulullah'ı (s.a.v.) tanıyınca sırtını Rasulullah'ın (s.a.v.) göğsüne sürebildiği kadar sürdü. Rasulullah ( s.a.v.):
-"Köleyi kim satın alacak?" dedi. O da:
- "Ya Rasulellah! Vallahi, o zaman beni, revaçta olmayan birisi o-larak görürsün, diye cevap verdi. Peygamber ( s.a.v.):
- "Fakat sen Allah katında revaçta olmayan birisi değilsin (yahut fakat sen Allah katında pahalısın)" dedi. [77]
771) Hz. Aişe ( r.a.) anlattı;
Seferlerinden birine, Rasulullah'la (s.a.v.) çıktım. Ben o zaman, şişman değildim. Rasulullah ( s.a.v.) sahabilere:
- "İlerleyin" dedi. Onlar da ilerlediler. Daha sonra:
- "Gel, seninle yarışalım" dedi. Onunla koşu yarışına girdim ve onu geçtim. Bana bu konuda birşey demedi. Zamanla şişmanladım ve geçmişteki durumumu unuttum. Yine seferlerden birine Rasulullah'la (s.a.v.) birlikte çıktım. O, sahabilere yine:
- "ilerleyin" dedi. Onlar da ilerlediler. Bana:
- "Haydi gel yarışalım" dedi. O'nunla koşu yarışma girdim. Ama bu defa da o beni geçti. Gülmeğe başladı ve:
"Rasulullah (s.a.v,), Hz. Ali'nin oğlu Hüseyin'e dilini çıkarır, çocuk onun dilinin kırmızılığını görünce sevincinden çırpınırdı."
774) Abdullah Ibnu'l-Haris Ibn Cez' ( r.a.) şöyle dedi: "Rasulullah1 tan (s.a.v.) daha şakacı birisini görmedim."
775) Hz. Aişe şunu söyledi: Rasulullah ( s.a.v.):
"Ben şaka yaparım ama ancak hakkı söylerim" buyurdu. [80]
776) Enes ( r.a.) anlattı: Bir adam Peygamber'e (s.a.v.) geldi ve: -Beni taşı (bana deve ver), dedi. Rasulullah (s.a.v.):
"-Biz seni, nâkâ (deve) yavrusunun üzerinde taşırız" dedi. Adam: -Ben nâkâ yavrusunu ne yapayım? dedi. Peygamber ( s.a.v.):
- "Büyük develer de, develerin yavruları değil midir?" dedi. [81]
777) Rasulullah ( s.a.v.):
"Yaşlı kadın Cennet'e girmez" dedi. [82]
Yaşlı bir kadın, Rasuhıllah'ın (s.a.v.) yanma geldi ve O'na bir şey sordu. Rasulullah ( s.a.v.) şakayla:
- "Yaşlı kadın Cennet'e giremez" dedi.
Namaz vakti geldi. Peygamber (s.a.v.) namaza gitti. Kadın hüngür hüngür ağladı. Nihayet Rasulullah ( s.a.v.) namazdan döndü. Hz. Aişe:
-Ya Rasulellah! Bu kadına: Yaşlı kadm Cennet'e giremez" dediğin için ağlıyor, dedi. Rasulullah ( s.a.v.) gülerek:
- 'Yaşlı kadın Cennet'e giremez, ama Allah Teâlâ şöyle buyurdu: "Gerçekten biz hurileri yepyeni bir yaratılışla yarattık. Onları bakireler kıldık. Eşlerine düşkün ve yaşıttırlar." [83] Halbuki o bakire kılınanlar gözleri çapaklı kocakarılardı" buyurdu.
778) Enes anlattı:
Rasulullah (s.a.v.) Ummu Suleym'in yanma girdi. Ebu Umeyr'in üzgün olduğunu gördü ve:
- "Ummu Suleym! Ebu Umeyr niye üzgün?" dedi. Ummu Suleym: -Ya Rasulellah! Onun kuşu öldü, dedi. Peygamber ( s.a.v.):
- "Ebu Umeyr! Kuşuna ne oldu?" diye takıldı. [84]
779) İbn Abbas şöyle demiştir: "Peygamber'in ( s.a.v.) şakacılığı vardı."
780) Enes ( r.a.):
"Peygamber (s.a.v.), insanların en şakacı ve nüktedanlarmdandı" demiştir.
781) Hz. Aişe:
"Peygamber (s.a.v.) çok şakacıydı. O: "Allah doğru şakacıyı, şakasından dolayı hesaba çekmez" derdi." [85]
782) Abdullah îbn Amr ( r.a.) şunu anlattı:
Ben ezberlemek maksadıyla Rasulullah'tan (s.a.v.) duyduğum her şeyi yazardım. Kureyş beni bundan men edip: Sen Rasulullah'tan ( s.a.v.) duyduğun her şeyi yazıyorsun. Halbuki Rasulullah (s.a.v.) öfkeliyken de konuşabilir, dediler. Yazmaktan vazgeçtim. Bunu Rasulullah'a (s.a.v.) söyleyince:
"Yaz! Canım elinde olana yemin olsun! Benim ağzımdan ancak hak çıkar" diye cevap verdi. [86]
783) Havvat îbn Cubeyr şunu anlattı:
Rasulullah'la (s.a.v.) birlikte Merruzzahran'da konakladım. Çadırımdan çıktım. Bir de ne göreyim! Kadınlar sohbet ediyorlar. Beni beğendiler. Ben de geri döndüm. Yemen işi elbisemi çıkarıp onu giydim. Daha sonra onların yanma oturdum. Rasulullah ( s.a.v.) çadırından çıkıp:
-Ya Rasulellah! Benim ürküp kaçan bir devem var, onun için bir bukağı arıyorum, dedim.
Rasulullah (s.a.v.) gitti, ben de peşine düştüm. Ridasını yere atıp ağaçların araşma girdi, ihtiyacım giderip abdest aldı ve sonra geldi:
- "Ebu Abdillah! Senin devenin ürküp kaçması ne oldu?" dedi.
Daha sonra oradan ayrıldık. Bir konaklama yerinde benimle karşılaşır karşılaşmaz bana:
- "Es-Selamu aleyke, Ebu Abdillah! Senin devenin ürküp kaçması ne oldu?!" demeğe başladı.
Hemen Medine'ye gittim. Mescidi ve Rasulullah'la (s.a.v.) oturup kalkmayı terkettim. Bu uzun sürünce, mescidde yalnız kalacağım bir vakit denk getirip o zaman, namaz kılmağa başladım. Rasulullah ( s.a.v.) odalarının birinden çıkıp namaz kılmağa geldi. Kısa iki rekat namaz kıldıktan sonra yanıma gelip oturdu. Onun beni bırakıp gideceği ümidiyle namazı uzattım. Bunun üzerine:
- "Ebu Abdillah istediğin kadar uzat! Sen gidinceye kadar kalkacak değilim" dedi.
Kendi kendime: Vallahi, Rasulullah'tan (s.a.v.) özür dileyeceğim ve onun içini rahatlatacağım, dedim. Namazı bitirince o:
- "Es-Selamu aleyke, Ebu Abdillah! Senin devenin ürküp kaçması ne oldu?!" dedi.
-Seni hak ile gönderen Allah'a yemin ederim ki, müslüman oldu-ğumdanberi, o ürküp kaçmadı, dedim. Rasulullah ( s.a.v.) iki veya üç defa:
- "Allah sana merhamet etsin" dedi ve bana takılmaktan vazgeçip bir daha o sözü söylemedi. [87]